Şike Soruşturması'nın kendine has bazı alt metinleri de var. Üstüne açık açık yürüdükleri kişi ve kurumlardan başka bazılarına da devamlı örtülü mesajlar gönderiliyor. Beşiktaş Kulübü de bunlardan nasibini almaya başladı. Serdal Adalı'nın Osman Parlayan ve Cengiz Zülfikaroğlu'nun hedefinde olduğunu herkes biliyor. Adalı hakkında son 6 aydır basında zaten bir kampanya yürütülüyordu. İbrahim akın ile Serdal Adalı arasındaki ilişkiyi, dinleme ve izlemeye dayanak olacak duyumları sızdıranlar da bu isimlerin yabancısı değil büyük olasılıkla. Ancak Beşiktaş'a Tabata'yı hediye eden ilişkiler yumağı bir anlamda siyah-beyazlıları da kurtardı sayılır. Demirören'in Beşiktaşa en büyük faydası bu süreçte başkan olmasıdır. Ama bunlar Serdal Adalı'nın bu işten paçayı sıyırmasına yeter mi bilinmez.
Tayfur Havutçu'nun neden çağrıldığına gelince; kupa finali yüzünden ifadesi alınarak Beşiktaş'a bir anlamda gözdağı veriliyor. Şu süreçte Fenerbahçe başta olmak üzere bütün diğer kulüplerin ortak menfaatleri doğrultusunda, birleşerek bu soruşturma sürecini engellemeleri istenmiyor. Bunun için Beşiktaş Kulübü'nün de hem kamuoyunda şüpheli hale getirilmesi için hem de bir gruplaşmanın önderi olmasını engellemek amacıyla; Havutçu'nun İbrahim Akın'ı transfer ettirmek istemesi üzerinden Kupa Finali'nin satılmış olduğu havası yayılmaya çalışılıyor. Açıkçası soruşturma sürecinin en günahsız olası sanıklarından biri Tayfur Havutçu ve kaderi de ne yazık ki kendi ellerinde değil. Bugün itibarıyla Havutçu'nun sanık olması yada olmaması bir şey yapıp yapmadığıyla ilgili değil. Bir anlamda rehin alınmış durumda. Boz Baykuşlara sempatimden İBB destekçisi olarak seyrettim o finali ve bugüne dek seyrettiğim, bu topraklarda oynanan en temiz bir kaç kupa finalinden biriydi. Şimdi o maçın satılmış olduğuna inanmamızı istemeleri ancak cinnet içindeki bir aklın ürünüdür.
Bu işler bittiğinde geride kalan tortu yıllarca temizlenemeyecek ne acı ki. Zaten gerileme sürecinde olan Türk Futbolu büyük bir çöküşe girecek bu saatten sonra da uzun bir süre kimse toparlayamaz. Gerçekten bir şeylerin değişmesi ve düzeltilmesi gerekliydi ancak bunu yapacak olanın da kuşku götürmez kanıtlara sahip ve taraf olmayan bir güç olması gerekirdi. Oysa gelişen olaylar gün geçtikçe yetersiz delillerle, güç dengelerini değiştirmek amacıyla adeta "infaz" girişiminde bulunulduğunu gösteriyor. Konu hakkında en ağır yaptırımı uygulaması gereken Futbol Federasyonu'na delil göster(e)meyen bir iddia makamı var şu an karşımızda. Dedi, iddia etti, resmi çekildi ile kimseyi mahkum edemezsiniz bir hukuk devletinde.
Federasyona gösteril(e)meyen deliller aslında "yok" olabilirler mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder